top of page
Hatice Ece Çelebi

BEBEK-EBEVEYN ARASI BAĞLANMA: TANIM, TIPLER, ÖNCÜLLER, ÖLÇÜM VE SONUÇLAR



Ebeveynler, çocuklarının hayatlarında birçok farklı rolü üstlenir; öğretmen, oyun arkadaşı, disiplin sağlayıcı, bakıcı ve bağlanma figürü gibi. Bu rollerin arasında, bağlanma figürü olarak oynadıkları rol, çocuğun gelecek yaşamındaki sosyal ve duygusal durumunu ön görmek açısından en önemli rollerden biridir.

 

 

TANIM

Bağlanma, çocuk ile ona bakan kişi arasındaki ilişkinin belirli ve sınırlı bir yönü olup, çocuğungüvende ve korunmuş hissetmesiyle ilgilidir. Bağlanmanın amacı, çocuğu eğlendirmek veya oyun oynamak değildir (bu, ebeveynin oyun arkadaşı rolüdür), çocuğu beslemek değildir (bu, ebeveynin bakıcı rolüdür), çocuğa sınırlar koymak değildir (bu, ebeveynin disiplinci rolüdür) veya çocuğa yeni beceriler öğretmek değildir (bu, ebeveynin öğretmen rolüdür). Bağlanma, çocuğun ana bakımverenini güvenli bir üs olarak kullanarak etrafı keşfetmesi ve gerekli olduğunda bir sığınak verahatlatıcı bir kaynak olarak görmesidir.

Bağlanma, 'bağ kurma' ile aynı anlamı taşımaz. 'Bağ kurma', Klaus ve Kennell tarafından geliştirilen ve erken çocukluk döneminde ten temasına dayalı olduğu iddia edilen bir kavramdır. Bu 'bağ kurma' kavramının hatalı ve bağlanma ile ilgisi olmayan bir kavram olduğu kanıtlanmıştır. Ne yazık ki, birçok kişi, hala 'bağlanma' ve 'bağ kurma' terimlerini birbirinin yerine kullanmaktadır. 'Güvenlibağlanma' nasıl bir şeydir diye sorulduğunda, birçok kişi, huzurlu bir hal içinde olan annenin kucağında emzirilen, sakin bir bebek 'resmi' olarak tanımlama yapar; ayrıca genellikle yanlış bir şekilde emzirmenin başlı başına güvenli bağlanma sağladığını iddia edilir. Diğer kişiler ise 'güvenli bağlanma'yı, babasıyla top oynayan, balık tutmaya giden veya başka bir etkinlik yapmakta olan dokuz-on yaşındaki bir erkek çocuğuyla babası olarak tasavvur eder. Ne yazık ki, bu 'resimler', bağlanma ile pek bir ilgisi olmayan diğer ebeveyn rolleriyle ilgilidir (örneğin, emziren annenin bakıcı rolü veya bahçede top oynayan babanın oyun arkadaşı olarak rolü gibi). 'Bağlanma' ile 'bağlılık' arasındaki fark neden önemlidir sorusu akla gelebilir. Cevap, 'bağ kurmanın' çocuğun gelecek yaşamıyla ilgili herhangi bir öngörüde bulunmaması, oysa bağlanmanın çocuğun daha sonraki sosyal ve duygusal sonucunu güçlü bir şekilde öngördüğü gerçeğinde yatıyor.


Bağlanma Türleri ve Öncülleri

Bebek ile ebeveyn arasında üç 'düzenli’ (güvenli, kaçıngan ve kaygılı) ve bir 'düzensiz' tip olmaküzere dört farklı bağlanma tipi bulunmaktadır. Bu bağlanmanın niteliği büyük ölçüde, bebeğin bağlanma sistemi devreye girdiği anlarda, örneğin, bebek hasta olduğunda, fiziksel olarak zarar gördüğünde veya üzüldüğünde; özellikle, korkmuş olduğu durumlarda bakım verenin gösterdiğitepkilerle belirlenir. Bebeklerde, strese karşı üç temel cevap modeli tanımlanmıştır ve bu modeller üç farklı 'düzenli' bağlanma modelini oluşturmaktadır.

Bakım verenleri, bebeğin rahatsızlık hissettiği anlarda düzenli olarak duyarlı ve örneğin kucağa almak, hemen rahatlatmak gibi ‘sevgi dolu’ davranan bebekler, rahatlatıcı ve olumlu bir yanıt alacaklarını bildikleri için negatif duyguları ifade etme konusunda özgür hissederler. Stresle başa çıkma stratejileri 'düzenli' ve 'güvenli' olarak adlandırılır. Kendilerini güvende hissedene kadar bakım verene yakın olmayı ve teması sürdürmeyi tercih ederler. Bu strateji 'düzenli' olarakadlandırılır çünkü çocuk, duyarlı bir şekilde tepki veren bir bakıcıya nasıl davranması gerektiğini 'bilir'. Örneğin, çocuk için bir kriz anında kendisini sakinleştireceğini ‘bildiği’ için bakım vereneyaklaşır.

Bakım vereni düzenli bir şekilde ihmal etme, alay etme veya sinirlenme gibi duyarsız veya 'geri çevirici' tepkiler gösteren bebekler ise, yine ‘düzenli’ kabul edilen bir strateji geliştirirler; sıkıntı hissettiklerinde bakım verenden kaçınırlar ve bu kişiyle birlikteyken negatif duygularını en aza indirirler. Bu strateji, çocuğun, ilgisiz ve reddedici bir bakım verene karşı ne yapması gerektiğini'bildiği' için 'düzenli' olarak adlandırılır. Kaçıngan bağlanma durumu aynı zamanda 'güvensiz'dir çünkü çocuğun gelecek yaşamında uyum sorunları geliştirme riskini artırır.

 

Bakıcıları tutarsız, öngörülemez ve/veya 'ilgilendirici' şekillerde tepki veren bebekler, örneğin bebeğin bakım verenin kendi ihtiyaçlarını düşünmesini beklemek veya bunalarak bebeğin sıkıntı seviyesini artırmak, diğer iki tip gibi sıkıntıyla başa çıkmak için 'düzenli' bir strateji kullanırlar. Örneğin bu çocuklar, öfke ve rahatsızlık duygularını göstermede aşırı davranarak bu tepkinin tutarsızbiçimde yanıtlar veren bakıcı tarafından yok sayılmamasını ‘umarlar’. Ancak, bu kaygılı strateji aynı zamanda 'güvensiz'dir çünkü sosyal ve duygusal uyumsuzluk riskini artırır. 

Düşük psikososyal risk altındaki bebeklerin yaklaşık %15'i ve yüksek riskte olanların ise %82'si,stresle ve negatif duygularla başa çıkmak için üç düzenli

stratejiden hiçbirini kullanmazlar. Bu çocuklar düzensiz bağlanma gösterirler. Düzensiz bağlanmaya yol açan sebepler arasında özellikle çocukların kötü sayılabilecek türde ebeveynliğe ve ‘atipik’ bakım veren davranışlarına maruz kalmaları vardır. Atipik davranışlar, bakım verenin çocuğa karşı sadece stres anlarıyla sınırlı olmaksızın gösterdiği korkutma, iletişim kurmama, cinselleştirme gibi davranışları temsil eder. Olağandışı davranışlar sergileyen bakım verenlerin genellikle çözümlenmemiş yas, duygusal, fiziksel ya da cinsel travma geçmişine sahip olduklarına dair kanıtlarbulunmaktadır.



ÖLÇÜM

Üç 'düzenli' strateji (güvenli, kaçıngan ve kaygılı) Yabancı Durum (YD) adlı bir deney ile ölçülür. Bu deneyde, bebeğin anne ile iki kısa ayrılık sonrasında sergilediği davranış motifleri güvenli veyagüvensiz (kaçıngan veya kaygılı) olarak kategorize edilir. Güvenli bağlanma gösteren bebekler, etrafı keşfetme konusunda daha isteklidir, anne odadan çıktığında ağlayabilirler fakat anne odaya geri geldiğinde kolayca sakinleşirler. Güvenli bağlanan bebekler, bakım verenleri yanlarındanayrıldığında, geri geleceğini bildikleri için daha az tedirgin olurlar, bu durum genel nüfusun %55'inde görülür. Güvensiz/kaçıngan bağlanma gösteren bebekler, anne odadayken onu neredeyse görmezden gelir, iletişime girmekten kaçınırlar ve odakları genel olarak odadaki oyuncaklarüzerindedir. Anne odadan çıktığında dahi rahatsızlık göstermezler ve oynamaya devam ederler,rahatsız olan bazı bebekler ise odadaki yabancı bir kişi tarafından rahatlıkla sakinleştirilebilir. Bu durum genel nüfusun %23'ünde görülür. Güvensiz/kaygılı bağlanma gösteren bebekler, ayrılıklardan son derece etkilenir ve anne geri dönse de sakinleştirilmeleri çok zordur, kaygılı bağlanan bebekler odadaki oyuncakları keşfetmek yerine annelerinin nerede olduğuyla ilgilenirler. Bebek devamlı olarak terk edilme korkusu yaşadığı için, anneden ayrıldığında yoğun bir öfke ve kaygı hisseder ve dolayısıyla anne ile etkileşimlerinde sıkıntılı ve öfkeli bir direnç sergilerler, bu durum genel nüfusun %8'inde görülür. Düzensiz bağlanma gösteren bebekler ise Yabancı Durum Deneyinde farklı veya düzensiz olarak kabul edilen davranışlar sergilerler, bunlar arasında çelişen davranışların eşzamanlı olarak sergilenmesi, uzun süreler boyunca donakalma, ve hatta ebeveynden korkma gibi davranışlar bulunur. Bu tür davranışlar özellikle şiddetli olduğunda ve ebeveynin varlığında meydana geldiğindeanlamlıdır. Bu davranışlar, düzensiz bağlanma gösteren bebeklerin korku ve sıkıntıya karşı çözümüretememe durumunu yansıtarak, bebeklerin (anlık olarak) tuhaf veya çelişkili davranışlar sergilemelerine neden olur. Düzensiz bağlanma gösteren bebekler, çözümsüz bir ikilemle karşı karşıyadır: güvenli sığınakları aynı zamanda korku ve endişe kaynağıdır. Bebekler bu ikilemle karşı karşıya kaldığında, üç 'düzenli' strateji, bağlanma figürünün varlığında güven ve emniyet hissini onarmada etkili değildir.


 

Sonuç

Araştırmalar, 'sevgi gösteren' birincil bakım verenlere sahip olmanın ve bu kişiye yönelik 'düzenli ve güvenli' bağlanma geliştirmenin, bebekler ve çocuklar için sosyal ve duygusal uyumsuzluğa karşıkoruyucu bir faktör olduğunu göstermektedir. Bağlanmanın dört modelinden (güvenli, kaçıngan, kaygılı ve düzensiz) bebeklik ve erken çocukluk döneminde düzensiz bağlanma, çocuklarda ciddi psikopatoloji ve uyumsuzluğun güçlü bir göstergesi olarak kabul edilir. Düzensiz bağlanma gösterençocuklar, strese karşı daha duyarlıdırlar, negatif duyguları kontrol etmede sorun yaşarlar, inatlaşma,düşmanca ve saldırgan davranışlar ile zorlayıcı etkileşim tarzları sergilerler.


Düzensiz bağlanma, klinik sorunları olan ve istismar gören çocuklarda (örneğin, kötü muamele gören bebeklerin neredeyse %80'i düzensiz bağlanmaya sahiptir) sıkça görülür. Bebeklikte düzensiz bağlanma gösteren çocukların erken okul yıllarında içselleştirme (anksiyete, depresyon, içe kapanma) veya dışsallaştırma (hiperaktivite, agresyon), yaşıtları ile olumsuz iletişim veya sınıf ortamında olağandışı davranışlarda bulunma gibi problemler yaşadığı tespit edilmiştir. Beş ila yedi yaş arasında ana bakım vereni ile arasında düzensiz bağlanma bulunan çocukların ise ilkokul döneminde matematikte daha düşük başarı gösterdiği gözlenmiştir, bunun temel sebebi, akademikortamda özgüven eksikliğidir. Düzensiz bağlanan çocuklarda düşük öz güven görülebilir. Düzensiz bağlanmaya sahip ergenlik çağındaki kişiler, yaşıtlarına göre daha fazla psikopati eğilimi gösterir ve bu kişilerin yetişkinlikte karakter bölünmesi gibi değişen bilinç durumlarına karşı daha hassas olduğu tespit edilmiştir. Aksi yöndeki bulgular ise, düzensiz bağlanma ile ileri yaşlarda görülen psikopati eğiliminin direkt bağlantılı olmadığını gösteriyor. Örneğin, Lyons-Ruthtarafından yapılan araştırma, bebeklikte düzensiz bağlanma gösteren kişilerden

%25’inin yedi yaşlarında herhangi bir psikolojik rahatsızlık göstermediğini belirtir. Ancak, düzensiz bağlanan çocukların büyük çoğunluğu, olumsuz sonuçlar göstermektedir.

  

ÖZET VE UYGULAMALAR

•  Bebek-ebeveyn arasındaki bağlanmanın niteliği, çocuğun ileri yaşamındaki sosyal ve duygusaldurumunu güçlü bir biçimde öngörmektedir.


•  Tanım gereği, normal gelişim gösteren bir çocuk, düzenli fiziksel ve/veya duygusal bakım sağlayan herhangi bir bakım verenle niteliği fark etmeksizin bir bağlanma geliştirecektir. Hatta, çocuklar en ihmalkâr ve istismar uygulayan bakıcılarla bile bağlanma ilişkileri geliştirir. Bu nedenle, soru asla, 'bu ebeveynle bu çocuk arasında bağlanma var mı?' olmamalıdır. Bunun yerine, soru, 'bu ebeveynlebu çocuk arasındaki bağlanmanın niteliği nedir?' olmalıdır.


•  Çocuklar, farklı bakım verenlerle farklı bağlanma hiyerarşileri oluşturur. Örneğin, üç farklı bakım verene (anne, baba ve dadı) sahip bir çocuk, her biriyle belirli bir bağlanma ilişkisi geliştirir; bu ilişki, söz konusu bakıcının çocuğun fiziksel olarak zarar gördüğü, hasta olduğu veya duygusal olarak sıkıntılı olduğu, özellikle de korktuğu zamanlarda nasıl tepki verdiğine dayanır. Eğer anne genellikle sevgi dolu tepkiler veriyorsa, çocuk anneyle düzenli ve güvenli bir bağlanma geliştirir. Aynı çocuğun babası genellikle sıkıntılarına reddedici tepkiler veriyorsa, baba ile düzenli, güvensiz ve kaçıngan bir bağlanma geliştirebilir. Aynı çocuğun dadısı, çocuk ile etkileşimlerinde olağandışı davranışlar sergiliyorsa ve çözümlenmemiş travma geçmişi varsa bu kişi ile düzensiz bir bağlanma geliştirebilir.


•  Birden fazla bakım veren değişikliği olması, ihmalkarlık veya kurum bakımı gibi durumlarda,çocuklar bağlanma bozuklukları geliştirebilir.

·      Bir bebeğin ilk altı ay boyunca ağlamasına ses çıkarmamak, bebek ile bakım verenarasındaki bağlanma ilişkisini etkiler mi?


Birçok sosyal hizmetler çalışanı ve sağlık/ruh sağlığı uzmanı, ebeveynlerin bebeği sallamak yerine ağladıklarında bebeği güvenli bir karyolaya koymalarını önermektedir. Tabi ki, tıbbi işlemlersırasında veya aşı yapılırken gibi durumlarda ağlaması doğaldır. Ancak, birincil bakım verenin bebeği yanında olması, bebeği kucağına alması ve rahatlatması önerilir. Ayrıca, bazı ebeveynlerin iddia ettiği üzere bebeğin akciğer gelişimine faydalı olması sebebiyle ya da bebeğin kendi kendini sakinleştirme yolları bulmasını sağlamak, bebeği ‘şımartmamak’ gibi sebeplerle ilk altı ayda ağlayan bir bebeği kendi haline bırakmak uzmanlar tarafından önerilmemektedir.

İlk altı ayda ağlayan bir bebeği hemen kucaklamak, bir yaşın sonuna kadar dört temel sonuçla ilişkilendirilir. İlk olarak, bebek daha az ağlar. İkinci olarak, bebek kendi kendine sakinleşmeyi öğrenir. Üçüncü olarak, eğer bebeğin bakım verene ihtiyacı varsa, bebek daha hızlı tepki verir. Ve son olarak, bebeğin ağlamalarına çoğu zaman (her zaman değil; kimse her zaman ideal şekilde tepkiveremez) hızlı ve sıcak davranış gösteren bakım veren, güvenli, düzenli bir bağlanma oluşturmuş olacaktır.

Referanslar;

 

Referanslar:


 

 

17 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page