top of page

SALVADOR DALİ HAYATI VE ESERLERİNİN PSİKANALİZ İNCELENMESİ

Güncelleme tarihi: 8 Tem



Salvador Dali 11 Mayıs 1904 yılında İspanyada dünyaya gelmiş olan bir sanatçıdır. Sürrealist bir ressam olan Dali; ressam, fotoğrafçi, heykelci ve filmcidir. Resimlerinde tuhaf ve çarpıcı imgelerle sanat dünyasında dikkat çeken ressamlar arasında yer almıştır. Dali eserlerinde, bilinçaltını yansıtmıştır.


Ailesi Dali’yi ölmüş olan abisinin yerine koymuştur ve bu sebeple kendisini sürekli olarak abisinin gölgesinde hissetmiş ve bu şekilde yaşamıştır. Bu durum Dalinin hayatında büyük buhranlara sebep olmuştur. Dali sanatlarına da bu baskı ve gölgeyi yansıtmıştır. Bu durumu şu sözlerle ifade etmiştir: “Doğar doğmaz tapınılan bir ölünün ayak izlerinden yürümeye başladım. Beni severken hala onu seviyorlardı aslında. Belki de benden çok onu. Babamın sevgisinin bu sınırları yaşamımın ilk günlerinde itibaren çok büyük bir yara oldu benim için.”


Salvador Dalí'nin kardeşi Salvador Galo Anselmo Dalí, Salvador Dalí doğmadan kısa bir süre önce 22 aylıkken öldü. Bu durum, Dalí'nin hayatında ve sanatında derin etkiler bırakmıştır. Psikanalitik perspektiften bakıldığında, bu olayın Dalí üzerindeki etkilerini birkaç ana başlık altında inceleyebiliriz:


İkame Çocuk Sendromu

Dali, ölen kardeşinin yerine geçmesi beklenen bir çocuk olarak doğdu. Ailesi, Salvador'un hem fiziksel hem de isimsel olarak ölen kardeşiyle yer değiştirdiğini düşündü. Bu durum, Dali'nin kimlik gelişiminde önemli bir karmaşa yaratmış olabilir. İkame çocuk sendromu, çocuğun kendisini değersiz veya yetersiz hissetmesine, kendi kimliğini bulma konusunda zorluk yaşamasına yol açabilir. Dali'nin sanatı, bu kimlik arayışının ve kendini kanıtlama çabasının izlerini taşır.

 

Oedipus Kompleksi ve Baba ile Çatışma

Freud'un Oedipus kompleksi teorisi, çocukların ebeveynlerine karşı hissettikleri bilinçdışı arzular ve düşmanlıklarla ilgilidir. Dalí'nin babasıyla olan çatışmalı ilişkisi, bu teorinin bir yansıması olarak görülebilir. Ölen kardeşinin yerine geçme beklentisi, Dalí'nin babasına karşı bir rekabet ve kızgınlık hissetmesine yol açmış olabilir. Babasıyla olan bu çatışma, Dali'nin sanatında sıkça işlediği otoriteye karşı isyan ve özgünlük arayışı temalarıyla bağlantılıdır.


Kayıp ve Yas

Dali, ölen kardeşinin kaybının ve bu kaybın ailesi üzerindeki etkisinin farkındaydı. Bu durum, onun sanatında sıkça görülen ölüm, kayıp ve yas temalarının kaynağı olabilir. Psikanalitik bakış açısına göre, çocukken yaşanan travmatik kayıplar, bireyin hayatı boyunca bilinçdışında işlenmeye devam eder ve sanat gibi yaratıcı süreçlerle ifade bulabilir.


Bilinçdışı Suçluluk ve Korku

Dali'nin kardeşinin yerine geçmesi, onun bilinçdışında bir suçluluk ve yetersizlik duygusu yaratmış olabilir. Bu duygular, Dalí'nin sanatında sıkça görülen rahatsız edici ve korkutucu imgelerle ifade bulur. Eriyen saatler, çarpıtılmış figürler ve sürrealist sahneler, Dali'nin içsel çatışmalarını ve bilinçdışı korkularını yansıtır.


Kendi Değerini Kanıtlama Çabası

Dali, hayatı boyunca kendini kanıtlama ve eşsiz bir birey olduğunu gösterme çabasında olmuştur. Sanatında ve davranışlarında sergilediği sıra dışılık ve provokatif tutumlar, ölen kardeşiyle karşılaştırılma korkusuna karşı bir savunma mekanizması olarak görülebilir. Bu durum, onun sanatında görülen ego temalarının ve kendini yüceltme çabasının bir yansımasıdır.

 

Dali'nin kardeşinin yerine geçerek büyümesinin, onun kimlik gelişimi, bilinçdışı korkuları ve sanatsal ifadesi üzerindeki etkileri psikanalitik perspektiften değerlendirildiğinde, sanatçının eserlerinin ve hayatının daha derinlemesine anlaşılması mümkün olur. Bu bağlamda, Dali'nin yaratıcı süreci ve sanatı, onun bilinçdışı dünyasının ve kişisel travmalarının bir yansımasıdır.

 

DALİ'NİN SANAT ANLAYIŞI


Salvador Dali, eserlerinde metafizik, Dadaizm ve kübizm de dahil olmak üzere birçok sanatsal tarzdan etkilendiği görülür. Salvador Dali sürrealizm akımı öncülerinden biridir. Dali için bilinçaltı önemli bir yere sahipti ve eserlerinde de bunu sıklıkla kullanmıştır. Eserlerinde genel olarak korkular, düşler ve hayallere yer vermiştir. 1938 yılında Freud ile tanıştı. Dali’nin eserlerinde bilinçaltını işlemesi açısından Freud ile tanışması sanat hayatı açısından önemli bir yere sahipti. Dali’nin sürrealizm akımının en önemli temsili olan Belleğin Azmi eseridir. Bu eser Eriyen Saatler ve Yumuşak Saatler olarak da bilinir. Dali’nin bulunduğu hastalıklı ruh hali eserlerine de yansır.


Salvador Dalí'nin sanatı, özellikle Sigmund Freud'un psikanaliz teorileriyle yakından ilişkilidir. Dali, Freud'un bilinçdışı zihin, rüyalar ve bastırma mekanizmaları üzerine olan çalışmalarından büyülenmiştir ve bu, sanatsal pratiği üzerinde önemli bir etki yaratmıştır.

 

DALİ VE PSİKANALİZ İLİŞKİSİNİN TEMEL NOKTALARI

 

1. Freud'un Etkisi:


Rüyalar ve Bilinçdışı: Dali, Freud'un rüyaların bilinçdışına giden yol olduğu fikrine kapılmıştır. Sanatında rüya imgelerini tasvir etmeye çalışmış ve bu imgeleri insan zihninin iç işleyişini keşfetmek için bir araç olarak kullanmıştır.


Cinsel Sembolizm: Freud'un cinsel gelişim ve bilinçaltı arzu hakkındaki teorileri, Dalí'nin birçok eserinde açıkça görülür. Resimleri sıklıkla erotik ve provokatif imgeler içerir, bu da bu temaları yansıtır.

 

2. Paranoyak-Kritik Metot:


Dali, kendi yaratıcı tekniği olan paranoyak-kritik metodu geliştirmiştir. Bu yöntem, bilinçaltı zihnine ulaşabilmesi için kendi kendine indüklediği paranoyak halleri içerir. Bu şekilde, spontane çağrışımlar ve sürreal imgeler üretmiş ve bunları sanatına dahil etmiştir.

 

3. Sembolizm ve İmgeler:


Eriyen Saatler: "Belleğin Azmi" (The Persistence of Memory) gibi eserlerinde yer alan eriyen saatler, rüya durumundaki zamanın akışkanlığı ve önemsizliğinin sembolü olarak yorumlanır.


Karıncalar ve Çürüme: Resimlerinde sıkça görülen karıncalar, çürüme ve ölümün sembolüdür ve bu temalar bilinçdışı korkular ve kaygılarla yakından ilişkilidir.

Koltuk Değnekleri: Sıkça eserlerinde yer alan koltuk değnekleri, destek ve kırılganlık sembolüdür ve psikanalizde keşfedilen bağımlılık yönlerini yansıtır.


4. Freud ile Tanışma:


Dalí, Freud'a derin bir hayranlık duyuyordu ve nihayet 1938'de onunla tanıştı. Freud başlangıçta sürrealizmi şaşırtıcı bulsa da, Dali'nin zekasından ve psikanalitik kavramlara derinlemesine anlayışından etkilenmiştir.


5. Cinsel ve Oidipal Temalar:


Dali'nin çalışmaları, cinsel imgeler ve Oidipal temalarla doludur, bu da Freud'un psikoseksüel gelişim ve Oedipus kompleksi teorilerine olan ilgisini göstermektedir. Bu, "Büyük Mastürbatör" (The Great Masturbator) ve "Narkissos'un Metamorfozu" (The Metamorphosis of Narcissus) gibi resimlerinde belirgindir.

 


PSİKANALİZDEN ETKİLENEN DALİ'NİN ESERLERİNE ÖRNEKLER


1. Belleğin Azmi (1931):



Bu resimde, çeşitli nesnelerin üzerine sarkan eriyen saatler görülür, zamanın ve gerçekliğin rüyalarda bozulmasını simgeler.

 

2. Büyük Mastürbatör (1929):



Bu eser, cinsel imgelerle doludur ve arzu ve kaygı temalarını keşfeder, Freud'un cinsellik hakkındaki fikirlerine olan ilgisini yansıtır.


3. Narkissos'un Metamorfozu (1937):



Freud'un teorilerinden ilham alan bu resim, kendine aşk ve dönüşüm temalarını keşfeder.


Dali'nin psikanalizle olan etkileşimi, ona insan zihnini derinlemesine keşfetme imkanı sağlamış ve kimlik, arzu, korku ve rüyaların sürreal manzaraları gibi temaları ele almıştır. Sanatı, Freud'un 20. yüzyıl sanatı üzerindeki derin etkisine dair bir kanıt olarak kalmaya devam etmektedir.



Kaynakça:

Geray G. H. (2020). Dalí'nin deliliği veya dehası. https://oggito.com/icerikler/dal-nin-deliligi-veya-dehasi/65704

29 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


bottom of page