DEPREM VE PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK
Doğal afetler en sık yaşanan travmatik olaylar arasında olmakla birlikte bu afetlere maruz kalan insanlarda afeti takiben travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), depresyon ve anksiyete gibi çeşitli psikolojik bozukluklar ortaya çıktığı görülmüştür (İkizer, Karancı&Doğulu, 2016, s. 384). Fakat afet gibi travmalar psikolojik bozukluklara sebep olsa da, sıkıntıların ve acı çekmenin pozitif değişimlere de imkan verebileceği yıllarca görülmüştür (s. 384). Bununla birlikte, travma alanında da travma sonrası büyüme ve psikolojik dayanıklılık gibi kavramlar son yıllarda epey ilgi görmüştür. Psikolojik dayanıklılığı yüksek olan bireylerin afetler karşısında daha etkili başa çıkma yöntemleri gösterdikleri ve travmatik olayların getirdiği potansiyel değişimlere daha iyi uyum sağladığı görülmüştür. Psikolojik dayanıklılık travmanın getirdiği olumsuz etkilere karşı koruyucu bir etken olabileceği için psikolojik dayanıklılığın ne olduğunu ve afet bağlamında nasıl bir etkisi olduğunu bilmek çok önemlidir.
2011 yılında yaşanan Van depremini takiben Orta Doğu Teknik Üniversitesinde İkizer, Karancı ve Doğulu (2016) tarafında yapılan bu çalışma, psikolojik dayanıklılığı deprem bağlamında incelemek adına yapılmış sayılı çalışmalardan biridir. Çalışmada psikolojik dayanıklılığı tanımlamanın önemi belirtilmiş ve psikolojik dayanıklılık iki belirteç üzerinden incelenilmiştir; travma sonrası stresin düşük seviyede olması ve stresle başa çıkma becerisi. Bu çalışmadan elde edilen bulgular, depremzedelerin psikolojik dayanıklılığını desteklemeye yönelik halk sağlığı müdahaleleri ve afet sonrası psikososyal destek girişimleri için bir rehber görevi görebilir niteliktedir. Çalışma Van’daki ilk depremden 19 ay sonra 360 yetişkin depremzede katılımcı ile yapılmıştır. Çalışmada dayanıklılığa etkisi olacak birçok faktör tespit edilmiş ve çalışmaya dahil edilmiştir. Bu faktörler sosyodemografik özellikler (yaş, cinsiyet, eğitim seviyesi ve aylık gelir miktarı), dindarlık (“Kendinizi ne kadar dindar biri olarak nitelersiniz?” sorusuna 1 ile 5 arası puanlama yaparak ölçülüyor), kişilik, iyimserlik (optimizm), sosyal sermaye, yaşam memnuniyeti, başa çıkma öz-yeterliliği, başa çıkma yöntemleri, olaya bağlı sıkıntı (travma sonrası stresin şiddeti ölçülüyor), stresle başa çıkma becerisi ve maruz kalmaya bağlı değişkenler (Van depremi öncesinde bir deprem ya da başka bir afet deneyimi, depreme maruziyetin şiddeti ve deprem sonrası yaşanan güçlükler) olarak sıralanıyor.
Çalışma sonuçlarına gelecek olursak, öncelikle, beklenmedik bir şekilde stresle başa çıkma becerisinin travma sonrası stres ile doğru orantılı olduğu görülüyor. Daha detaylı bakıldığında bu bağlantının diğer travma sonrası stres belirtileriyle değil sadece “kaçınma belirtileri” ile olduğu görülmüştür. Bu bulgu da afetler gibi ani ve yüksek derecede stresli olan travmaları takiben gelişen kaçınma davranışının, özellikle kısa süreli stres etkenleri için, umudu artırabileceği, sıkıntıyı azaltabileceği ve olumlu bir başa çıkma yöntemi olabileceği fikrini destekler niteliktedir (s. 392). Bu kaçınma ya da uzak durma davranışı kişiyi afet hakkında düşünmekten uzaklaştırmaya yardımcı olacak bir topluluk yapılanması da olabilir (s. 392).
Psikolojik Dayanıklılık ile İlişkili Faktörler
Sonuçlar psikolojik dayanıklılığın sadece afete maruziyetten değil, afet öncesi ve sonrası bazı faktörlerden de etkilendiğini göstermiştir ve böylece afet bağlamında yapılan risk ve dayanıklılık değerlendirmelerinde bu faktörlerin de dikkate alınmasının önemli olduğu makalede belirtilmiştir. Afet öncesi faktörler içinde yüksek seviyede travma sonrası stresin kadınlarda daha fazla olduğu görülmüştür. İyimserliğin, travma sonrası stresin şiddetinin düşük olmasıyla bağlantısı olduğu görülmüştür. Kötümser insanlara kıyasla iyimser insanlar, uygun olan başa çıkma yöntemlerini daha esnek bir şekilde kullanmaya ve sıkıntılı durumların içinden fayda çıkarmaya daha yatkın olabilirler. Daha yüksek seviyede öğrenim görmenin yüksek seviyede stresle başa çıkma becerisi ile bağlantısı olduğu belirtilmiştir. Kişilik özellikleri arasından dışadönüklüğün stresle başa çıkma becerisinin bir göstergesi olduğu görülmüştür. Çalışmada dışadönüklüğün afet sonrası aktivitelere katılım ile ilişkili olabileceği belirtiliyor. Afet sonrası dönemdeki sosyal katılımlar, topluluk arasındaki sosyal bağları da kuvvetlendirebilir ve çalışmada elde edilen, yapısal sosyal sermayenin stresle başa çıkma becerisini desteklemesi bulgusu da bu düşünceye kanıt sağlar niteliktedir. Dolayısıyla, grup aktivitelerini ve paylaşımları teşvik eden müdahaleler, uygun başa çıkma tepkilerini artırmaya yardımcı olup en nihayetinde de psikolojik dayanıklılığı artırabilir. Afetzedelerin umutlu, sakin ve diğerlerine bağlanmış hissetmesine yardımcı olmak psikolojik ilkyardımın ve psikososyal desteğin en mühim kısımlarındandır (s. 394). Stresle baş etme becerisinin aynı zamanda afet öncesi psikolojik sağlık ile de doğru orantılı olduğu görülmüştür.
Afet sırasındaki faktörlerden bahsedecek olursak, çalışma sonucunda, yüksek oranda travma sonrası stresin yüksek oranda deprem maruziyeti ile bağlantılı olduğu bulunmuştur. Afet maruziyeti ve psikolojik uyum sağlama ile ilgili yapılan çalışmalarda da, yüksek orandaki maruziyetin, psikolojik uyumun düşük olması ile bağlantılı olduğu görülmüştür.
Afet sonrası bir faktör olarak, afet sonrası yaşantıda sorunlarla karşılaşmanın psikolojik olarak uyum sağlamayı zorlaştırdığı görülmüştür. Bu yüzden özellikle afet sonrası yaşanabilecek sıkıntıların en aza indirilmesi çok önemli olmakla birlikte, merkezi ve yerel afet yönetimi yetkililerinin ilgisi buraya odaklanmalıdır (s. 394). Afet sonrasında insanlar bir sürü çeşitli olumsuz yaşam durumlarıyla karşı karşıya gelebilirler ve buna bağlı olarak birbirinden farklı destek türlerine ihtiyaç duyabilirler. Bu sebeple, psikolojik sağlık durumunu ve psikososyal desteği iyi organize edebilmek için çok katmanlı bir destek sisteminin geliştirilmesinin önemi makalede vurgulanmıştır. Başka bir afet sonrası faktör olan başa çıkma yöntemlerine gelecek olursak, iki çeşit baş etme yönteminin, farklı şekillerde, psikolojik dayanıklılığı etkilediği görülmüştür; çaresizlik ve problem çözücülük. Çaresizlik ve kendini suçlama tipi baş etmenin travma sonrası stres belirtileri ile bağlantılı olduğu ve bunun da kişide üzüntü ve endişe tepkilerine sebep olabileceği belirtilmiştir. Çaresizlik ya da savunmasızlık baş etme tipi, kişinin olayları olduğundan daha stresli algılamasına sebep olarak nihayetinde travma sonrası stresi artırabilir. Diğer yandan, problem çözme odaklı baş etmenin yüksek düzeylerdeki psikolojik dayanıklılık ile ilişkili olduğu görülmüştür. Bu sebeple afetzedelerin problem çözme odaklı baş etme becerilerini geliştirmeleri için onları teşvik edip, kendini suçlama ve çaresizlik hislerini azaltacak afet sonrası ortamları oluşturarak afetzedelerin desteklenmesi önemlidir.
Son olarak, bu çalışma deprem bağlamında psikolojik dayanıklılığı etkileyen çeşitli faktörleri tanımlayarak, afetzedelerle çalışan ruh sağlığı uzmanları, diğer sağlık çalışanları ve afet yöneticilerine, psikolojik dayanıklılığı destekleme yöntemleri hakkında bilgi sağlayarak katkıda bulunabilir niteliktedir. Bu bulgular depreme maruz kalmış toplulukların psikolojik dayanıklılığını desteklemek adına yapılacak müdahale ve girişimlere, muhtemel dayanıklılık artırıcı yöntemler üzerine sağladığı bilgiler ışığında rehberlik edebilir.
Pazarcık ve Van depremlerinde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum.
Kaynakça:
Ikizer, G., Karanci, A. N., & Doğulu, C. (2016). Exploring factors associated with psychological resilience among earthquake survivors from Turkey. Journal of Loss and Trauma, 21(5), 384-398.